6 Kasım 2014 Perşembe

Diziler ve Topluma Zararları

Günümüzde yayınlanan bir sürü dizi var, öyle değil mi?
Çoğumuz, çok severek seyrediyoruz. Dizilerin yeni bölümlerini kaçırmamak için o gün, tüm randevularımızı erteliyoruz. Kısacası o dizileri izlemek için, her şeyi yapıyoruz. Ama dikkatli düşününce, bu dizilerin insana olumlu hiçbir şey kazandırmadığını rahatlıkla anlayabiliririz. Çoğu şiddet, entrika, ihanet, büyüklere karşı gelmek gibi olumsuz mesajlar içeriyor ve toplum da burdan ister istemez etkileniyor. Bir çocuğun Örümcek Adam filmini izledikten sonra, kendini örümcek adam sanıp, camdan aşağı atlaması gibi...
Bu diziler neden yetişkinleri de etkilemesin ki?
Davranış bozukluklarına yoş açabiliyor. Özellikle, bu olumsuz davranışlar; bu tür dizilerle halka aşılanıyor ve toplumun kişiliğini bu şekilde parçalamak amaçlanıyor. Çocukları çizgi filmlerle oyaladıkları gibi, yetişkinleri de dizilerle oyalıyorlar. Bu sayede insanlar gelişmiyor, bilinçlenmiyor. Cahil, kişilisel bozukluğu olan bir toplum yaratılmak isteniyor. Televizyonu ne zaman açsak, saat 19:00'dan sonra her kanalda bu dizileri bulabilirsiniz. Aslında doğru olan, insanları bilinçlendirecek programlar yapmak. Belgesel tarzı programlar daha çok yayınlanmalı ve insanlar doğru bir şekilde bilinçlendirilmelidir. Ben neredeyse hiç dizi seyretmem. Çünkü bu dizilerde işlenen bu konular,  beni bir hayli rahatsız eder. Çünkü eğitici bir şey yok. Hani insanı düşündüren, bilinçlendiren diziler yapılsa, zevkle izlerdim. İşte toplumumuzun yapısının bozulmasında ki, en önemli unsur, bu dizilerdir. İnsanlar doğru bilinçlendirilse, çok ileri bir toplum olabiliriz.
Toplumun refahı ve ileri gitmesi, yükaelmesi için, bu dizilerin yayınlanmaması gereklidir.

Contorium Nedir?

Bugün size belki hiç duymadığınız ve sadece ülkemizde, İstanbul Boğazlarında bulunan ve tüm dünyanın peşinde olduğu bir elementten söz edeceğim. Contorium

Contorium Nedir?

Simgesi Con, Atom numarası 90, kütle numarası 367,40 olan rekor bir radyoaktive!

Dünyada sadece İstanbul Boğazı'nın diplerinde bulunduğu tespit edildi. Bu element son yıllarda, enerji üretiminde özellikle roket yakıtlarında had safhada kullanılıyor.
Bilgisayar devrelerinde minimum miktarda kullanılsa bile, fişe takılmadan yıllarca çalışabildiği tescillendi.
Üstelik alternatifleri içinde en ucuza mal edilen bir element. Bugün ABD, Avrupa Ülkeleri, Bilimum Asya Ülkeleri ve Afrika  Contorium maddesinin peşinde.
TEHLİKENİN FARKINDA MISINIZ?!

5 Kasım 2014 Çarşamba

Hırsızlığın Böylesi Görülmedi!


Adamlar artık o kadar alışmış ki, çalıp çırpmaya; artık her şey onlara normal geliyor. Biz kıt kanaat geçindiğimiz paralarla devlete vergi veriyoruz, bize hizmet etsin diye. Ama görüyoruz ki, aslında halk devlete hizmet eder duruma geldi şu an. Hırsızlık artık bu insanların kanına işlemiş, ne yapsanız değiştiremezsiniz. Buna rağmen hala bu adamları destekleyenlere acımaktan, başka bir şey gelmiyor elimden. Hem benden kıt kanaat geçindiğim parayla vergi alacak, hem de benim vergilerimle saltanat yaşayacak! Kimin parasıyla saltanat yaşıyorsun diye... Ama adamlar yolsuzluğu ve hırsızlığı meslek edinmişler. Hırsızlığın cezalandırılamadığı, hırsıza suçunu yüzüne vurmanın suç olduğu bir ülkede yaşıyoruz ve ben bu ülkenin, daha ne kadar dayanacağını merak ediyorum doğrusu. Adam gibi adam olsalar, bu saraya verecekleri parayla 15.000 tane okul yaptırırlardı. Ama onlar halkına yedirmekten çok, daha çok yemek peşinde. Yedikleri haramın haddi sayısı yok ve kimsenin de bunlara dur dediği falan da yok. Adamlar yoksulun garibanın paralarıyla saltanat sürüyor. Bu resmen zorbalık ve zalimliktir. Allah'tan kitaptan bahsediyorlar ama, işin özünde hiç de öyle gözükmüyorlar! Dilleri Allah dese de, kalpleri şeytanla beraber... Bütün bu olanlardan sonra hâlâ daha bu adamlara güvenen ve oy veren insanlar var. Ben onlara APTAL! demekten kendimi alamıyorum. Evlerine giren hırsızı linç ederler, ama devletin parasını soyanları baş tacı ederler. Bu ihanet ve yolsuzluğun sonu ne zaman gelecek merak ediyorum. Ama yakında, bu şekilde gidersek; bu ülkenin sonu gelecek, orasını biliyorum!... Tarih hiçbir zaman, vatanına ihanet edenleri affetmemiştir. Hepsi, hak ettiği şekilde cezalandırılmıştır. Vatana ihanet edenlerin, bu kadar desteklendiği tek ülkeyiz her halde. Üstelik bizim bu halde Avrupa Birliğine gireceğimizden bahsediliyor. Avrupa Birliği ne yapsın, hırsızı baş tacı edip, cumhurbaşkanı yapan bir ülkeyi!...

Radyasyon ve Kansere Etkisi




Radyasyon Nedir?

Elektromanyetik dalgalar veya parçacıklar biçimdeki enerji yayımı yada aktarımıdır.

Kanser İle İlişkisi

X ışınları, ultraviyole ışınlar, gözle görülebilen ışınlar, mikro dalgalar ve radyo dalgaları, elektromanyetik tayfın parçalarıdır.

İyonlaşabilen elektromanyetik ışınımları hücrenin genetik materyali olan DNA'yı parçalayabilecek kadar enerji taşımaktadır.
DNA'nın zarar görmesi ise hücreleri öldürebilmektedir. Bunun sonucunda doku zarar görür. DNA'da çok az bir zedelenme, kansere yol açabilecek kalıcı değişikliklere neden olur.

Çevre sorunları sınır tanımaksızın artmakta ve çeşitli kirleticiler kilometrelerce uzaklara taşınarak etki gösterebilmektedir. 

Çernobil veya Çornobıl, (Ukraynaca: Чорнобиль) Belarussınırına yakın, Ukrayna'nın kuzeyinde Kiev iline bağlı şehir. 1986'daÇernobil reaktör kazası nedeni ile boşaltılmıştır.

Örneğin; Çernobil kazası nedeni ile yayılan radyoaktif atıkların, toprak ürünlerinde yol açtığı kirlilik bilinmektedir. Çernobil reaktöründe oluşan kazada, doğrudan etki sonucu 30'dan fazla insan hayatını kaybetmiş, yüzlerce kişi yaralanmış, sakatlanmış ve hastalanmıştır. Binlerce insan ise belirtileri sonradan çıkacak olan genetik etkilerle, nesilden nesile geçebilecek kalıcı izler taşımaktadır. Çernobil'deki kaza sebebiyle atmosfere karışan ışınımsal maddelerin, atmosferik devinimlerle: uzaklara taşınmasıyla, düştükleri yerlerde radyasyona neden olmuştur.


Bu araştırma tamamen kendim tarafından yapılmıştır.

Kaynak: Vikipedia

Tarafsız Basın İstiyorum!

Basın özgür olmalı ve aynı zamanda tarafsız ve dürüst olmalıdır. Bazı haber kanalları, fazla taraf tutuyor. Kimin doğru söyleyip söylemediğni anlayamıyoruz. Taraf tutan bir basının, dürüstlüğü de tartışılmalıdır. Basın, olayları gördüğü gibi, kamera misali kamuoyuna yansıtmak zorundadır. Taraf tutmak ve yalan haber yapmak, kamuoyunda yanlış anlamalara ve tutarsızlıklata yol açabilir.
Basın-yayın organları tarafsızlık ve dürüstlük üzerinde daha dikkatli davranmalıdır. Yandaş medya, insanları yanlış yollara sevk edebilir. İnsanlar yanlış şekilde bilinçlendirilebilir.
Tarafsız ve dürüst basın, ülkemiz ve insanları açısından oldukça önemlidir. Herkesin gerçekleri duymaya ihtiyacı vardır. Bunun için lütfen TARAFSIZ OLUN!

Sahne Sizin!


Ülkemiz üzerinde bir sürü kötü oyunlar oynanıyor ve insanlar sadece izliyor. Adamlar ceplerinden paralarını çalıyor, hala desteklemeye devam ediyorlar. Buna suç ortaklığı denir! Ama ne yazık kı, ülkemizde hırsızlar gerektiği gibi cezalandıramıyor ve üstelik cezalandırılmaları cabası, kendilerini masum gibi kabul ettirmeye çalışıyorlar. Hırsıza suçunu söylemek suç olmuş durumda! Olmadı tüm hırsızlık suçlarını kaldırın da, herkes çalıp çırpsın. Avrupa Birliği başta olmak üzere tüm dünyaya rezil olduk. Hırsız bir hükûmet, adaletsiz bir devlet var bizi yöneten. Avrupa Birliği üyelik hayali böylece yok oldu. Zaten yüzümüz de yok. Hırsızı baş tacı yapan bir ülkeyi kim ne yapsın ki?!...

Bu Ne Almış Böyl

Adam daha kurumun adını söyleyemiyor, kalkmış zekadan bahsediyor. Sende biraz zeka olsa, paylaştığın kişinin zekası üzerinden, Atatürkçü'lere; "çapulcu" diye hakaret etmezdin! Şimdi de kalkmış zekamızı kıyaslıyorsun. Sende ciddi bir zeka problemi var, gidip tedavi olman lazım. Daha kurum adlarını yanlış yazan adamım zekasından ne beklenir ki zaten?
Adamlar sizin yüzünüzden zaten gitmiyor başımızdan. Ak gençliğiniz batsın, önce insan olmayı öğrenin, sonra burada konuşun!

Amerika'nın Oyunları


Amerika, bulunduğumuz coğrafyadaki zengin petrol yataklarına sahip olmak istiyor ve bunun için her yolu deniyor. Amerika'nın, Irak'ı işgal etmesinin amacı da tam olarak bu. Amerika bulunduğumuz İslam dünyasına, Müslümanları birbirine düşürmeye çalışıyor. Bizim ülkemizde de içimize bir ajan sokarak, ülkeyi parçalamak istiyor. Yani Amerika hiç savaşma zahmetine katlanmadan, ülkemizde iç savaş çıkmasını ve kendi kendini yıkmasını amaçlıyorlar. Terör örgütü PKK'yı da desteklemeleri bu yüzden. İçlerinden bazı ajanları, halka dindar diye tanıtarak güvenlerini kazanmaya çalıştılar ve başardılar.Bazılarımız hariç herkes, bu oyunun kurbanı olmuş durumda. Şu anki hükûmet, hırsızlık ve yolsuzluk iddiaları ile anılıyor; bu yaptıkları hırsızlığın dinlemelerle ispat edilmiş ve ne yazık ki halkımız, bu olanlara inanmayıp onları desteklemeye devam ediyor. Cumhuriyet tarihinde hiçbir cumhurbaşkanı, kendine halkın vergileriyle saray yaptırmamıştır. Bu resmen, kendi lehine kendi halkını sömürmekten başka birşey değildir. Amerika kendisi savaşmasına gerek kalmadan, o ajanlar sayesinde ülkemizi çok kolay bir şekilde sömürebiliyor. Bize düşen ülkemize sahip çıkmak ve bu Amerikan oyunlarına kurban olmamaktır.

Ölüm Herkesin Sonu


Ölüm herkesin sonu,
Elbet herkes bir gün toprak olur.
Hayat bir okul, hepimiz bir öğrenciyiz,
Ölünce mezun. Hergün yeni şeyler öğretir hayat okulu, acılarıyla insanı olgunlaştırır.
Gözümü toprağa baktırır,
Yüzüm şeker dağıtsa bile, hayat mezarımı kazdırır.
Ölüm elbet çalar herkesin kapısını.
Parayla kazanır insanlar hayatını,
Parasız insanların meskenidir köprü altları.
Sevk eder suça hayat bazen insanları,
Çaresizlik hastalığıdır, bunun adı.
Yüzüme kapanır girmeye çalıştığım her kapı.
Acılar ve ölümler insanları ağlatır,
Bazen de çok şey kazandırır.
Çözüm yok ölüm kaçınılmazdır.

Nakarat 

Hayat kısa Azrail hazırda,
Kişiliğim hep karamsar.
Karanlık içinde bulunduğum oda,
Ağlamak getirmez fayda.

Şarap dertlerime en iyi çözüm,
Sigara zararlı ama alır üzüntümü,
Hayat yoksa çekilmez bir türlü,
Acılarımın üstü hep satırlarla örtülü.

Hayat zor ve acımasız.
Ölümlü dünya, o yüzden böyle gamsız.
Ağlattım sözlerimle anılarımı,
Ağlamaklı yaşıyorum,
gözyaşlarımla nefes alıyorum.
Çaresi yok biliyorum, zaten Çaresizlikle yaşıyorum!...
Gözyaşlarım tükendi artık, kalnimden ağlıyorum.
İçimi hep böyle satırlara döküyorum.
Hayat zor, herkes acılarla yaşıyor.
Acılar insanı büyütüyor.
Kalbim çok yorgun, artık uyuyor.
Bilirim, kendime kendimden başka fayda yok!

4 Kasım 2014 Salı

Korkutarak Demokrasi Olmaz!

Halk artık Recep Tayyip Erdoğan'dan, o kadar korkar hale gelmiş ki; elini kaldırsa ödleri patlıyor. Madem kendisi o kadar cesaretli, neden o zaman koruma ordusuyla dolaşıyor? Demokrasinin hakim olduğu bir ülkede, herkesin kanunların önünde eşit olması gerekiyor. Ama maalesef ülkemizde Erdoğan kanun olmuş durumda. Sanki herkes onun kulu kölesi olmuş, o kendine saray yaptırıyor, parasını bize ödetiyor. Fakirin fukaranın kıt kanaat geçindiği paradan aldığı vergilerle, sefahat sürüyor! Kimse de, gıkını çıkartamıyor. Nedir bu kadar korkunun sebebi? Adam artık kendini bu milletin efendisi sanıyor ve bu millette eski cesaretini gösteremiyor. Hani o zamanlar, İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar, ülkemizi işgale gelmişti de; onları geldikleri yere göndermiştik. Şimdi bakıyorum ki, o günkü vatan sevgisinden eser yok maalesef. Herkes Erdoğan'dan çok korkuyor. Adamın emir vermesi için, kolunu kaldırması yetiyor. Hemen emri yerine getiriliyor. Allah aşkına demokrasinin hakim olduğu bir ülkede, bu kadar mı önemli bir cumhurbaşkanının her istediğinin yapılabilmesi? Allah'a ibadet etmezler, o adamdan korktukları kadar. Şu an sadece elimden, bu manzaraya üzülmek geliyor. Zaten elimizden sadece üzülmek geldiği için, Erdoğan her geçen gün kendini padişah haline getiriyor!

Çözüm Süreci Yalanı

Çözüm Süreci Yalanı

Ülkemizin başına senelerdir bela olan, PKK terör örgütü ile barış yapılacağı kaç senedir gündemde.
Ama bakıyoruz ki, çözüm süreci tamamen fiyaskodan ibaret. Çünkü çözüm süreci PKK ile barışmaktan ziyade, onlara özerklik ve istediklerini yapabilme yetkisi verildi sanki.
Bu çözüm sürecini fırsat bilen PKK yandaşları, sürekli Atatürk büstlerini sökmekte; okul, hastane, polis karakolu gibi kamu binalarına zarar vermektedirler. Şehit gelmesin dediler ama daha geçenlerde aldığımız şehit haberleri, bence çözüm sürecini çok güzel bir şekilde yalanlıyor. PKK'nın elebaşı Abdullah Öcalan'ın da serbest bırakılması gündemde. İmralı canisini, müebbet hapis almış birini serbest bırakmak ne kadar doğru olabilir sizce? Bana göre hükumetin bu çözüm süreci diye bahane ettiği olay, tamamen PKK'yı özerkleştirmek ve ülkemizin doğu ve güneydoğu taraflarında Kürdistan'ı ilan etmeleri için gereken zemini hazırlamaktan ibaret. Ülkemiz çözüm süreciyle birlikte, çözülme sürecine girdi desem de, yalan olmaz. Hükumet, terör örgütünü desteklemekten başka hiçbir şey yapmamış ve PKK şu anki hükumetin desteklemeleri sayesinde, ülkemizin bağımsızlığını tehdit edebilecek duruma gelmiştir. Kimse demez mi; "nereye gidiyor bu ülkenin sonu böyle"?
Suçumuz Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün ilkelerini, gereği gibi yerine getiremedik. Atamızın bize emanet ettiği bu kutsal vatanı, şu anki hükumetin başındakiler de dahil olmak üzere vatan hainlerinden koruyamadık. Ülkenin başbakanı, hırsızlık yaptı; "Hırsız var!" demek suç oldu. Böyle bir başbakanın yönettiği bir ülke, ne kadar ayakta kalabilir sizce?
PKK çözüm süreci ile istediğini elde etmeye başladı bence, bu çıkardıkları isyanlar bunun kanıtı. Çözüm süreci denen hiçbir şey yok. Sadece hükumetin, PKK'ya özerklik verebilmesi için yarattığı bir bahane sadece. PKK'nın elebaşına sayın diyen bir Cumhurbaşkanı'na ne kadar güvenebilirsiniz ki?
Şimdi ki hükumet, Türklere zarar verebilecek örgüt varsa hepsini destekliyor bence. Biri PKK, diğeri de IŞİD. Sırada ne var, merak ediyorum doğrusu. Son olarak söyleyeceğim, çözüm sürecinin bahaneden başka bir şey olmadığı, hükumet başta olmak üzere bazı millet vekillerinin bu yalanın esiri olmalarıdır.