13 Nisan 2015 Pazartesi

İthalat ve Ülemize Zararları

İthalat Nedir?

İthalat, ülkenin ihtiyaçlarını karşılamak için dış ülkelerden yaptığı alımlardır.

Neleri İthal Ediyoruz?

  • Elektronik(bilgisayar, telefon, televizyon vb.)
  • Giyim(elbise, kumaş vb.)
  • Oyuncak
  • Yiyecek ve İçecek(kahve, çikolata, bisküvi vs.)
  • Hatta son zamanlarda tarımsal ürünleri, 
başka ülkelerden ithal ediyoruz. Peki bu bize ne sağlıyor? 

İthalatın Ülkemize Olan Zararları

Devamlı olarak dış ülkelerden ürünler ithal eden bir ülke, dışa bağımlı ülke olarak adlandırılır. Yani neredeyse her şeyi kendisi üretmeyip, dışarıdan karşılamaktadır. Bu hem ülkemize, hemde ekonomimize ciddi zararlar vermektedir.İthalat, dövizin yanında para birimimizin devamlı olarak değer kaybetmesine neden oluyor, çünkü ithalat alışverişlerimizi Dolar ile yapıyoruz. Ülkenin para birimi, sürekli bu tehditlerle karşı karşıya kalıyor ve bu da ülkemizde ciddi ekonomik krizlere yol açabilir. Örneğin kendi ülkesinde 500$ olan bir ürün, ülkemize gelene kadar üzerine defalarca vergi biniyor. İthalatçıya ulaşana kadar, 5.000$'a kadar ulaşabiliyor. İthalatçı'dan perakendeciye ulaşana kadar da, bu durum söz konusu. İthalatçı'dan perakendeciye ulaşan ürünün fiyatı 15.000$'ı bulabiliyor. İşte ülkedeki fakirliğin fazla olması da, bundan kaynaklanıyor. Ülkemiz kendi ürettiğini satamadığı için, olan hep ülke vatandaşlarına oluyor. Devamlı olarak yapılan ithalat, ülkenin ekonomisini ciddi olarak olumsuz etkiliyor. İthalatın fazla olduğu ülkede, işsizlik çok oluyor çünkü ülke ihtiyacı olan ürünü üretmek yerine, hep dışarıdan alıyor. Yani üretmek için işçiye de ihtiyaç kalmıyor. İthalatın zararlarını maddeler halinde özetleyecek olursak;

  • İthalat, ülke para biriminin değer kaybetmesine neden olur,
  • İthalat, ülkeyi dışa bağımlı hale getirir milli geliri olumsuz etkiler,
  • İthalat, ülkede üretim yapılmadığı için işsizliğin artmasına neden olur,
  • İthalat, para biriminin devamlı değer kaybettiğinden ekonomik krizlere yol açar,
  • İthalat, enflasyonu önemli derecede yükseltir,
  • İthalat, ülkenin ekonomik gücünü de olumsuz etkiler.

Peki Neler Yapılabilir? 

  • İthalata ambargo uygulanarak ihracata ağırlık verilebilir,
  • Ülke ihtiyacı olan ürünü kendisi üretebilir, 
  • İhracata önem verilerek, doların yükselmesini engelleyebiliriz.
Tabi bu durumda en büyük görev Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası, Dışişleri Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı'na düşüyor...


18 Mart 2015 Çarşamba

18 Mart Çanakkale Zaferi

18 Mart Çanakkale Zaferi'nin 100. Yıl Dönümü 

Çanakkale Savaşları: 

Çanakkale Savaşları'nın nedenleri: 

  • Çanakkale Boğazı'ından geçerek Osmanlı'yı savaş dışı bırakmak,
  • Çanakkale Boğazı'ından Rusya'ya yardım götürmek, 
  • Osmanlı'yı sömürge haline getirmek. 
Çanakkale savaşlarında kazanacaklarından o kadar emindiler ki; şimdiden zafer kutlamaları yapmaya başlamışlardı. Ama bu sadece Türk gücünü görene kadardı. Türk'ün ne topu vardı, ne de tüfeği. En büyük silahıydı güçlü imanı ve vatan sevgisi. Bu yüzden geçemediler Çanakkale'yi! Nusret Mayın Gemisi, tam boğazın geçiş noktalarına mayınlar yerleştirdi. Üstelik bu mayınların hepsi, Türk yapımıydı. Çalışmaz zannedilen Türk mayınları, bir çok zırhlıyı Çanakkale'nin derin sularına gömdü. İtilaf Devletleri, sahili top atışlarıyla dövmeye başladı. Binlerce hatta, milyonlarca asker, orada hemen şehit oldu. Ancak Seyit Onbaşı 276 kiloluk top mermisini, tek seferde kaldırarak; topa sürdü ve 3 atışta düşmanın en önemli saldırı üssü olan zırhlıyı sulara gömdü. Deniz saldırısında başarısız olan düşman, bu sefer şansını karada deneyecektir. Ancak Türk ordusu, buna her zaman hazırdır. Gazi Mustafa Kemal, savaştan kaçan iki asker görür ve sorar; "Neden kaçıyorsunuz? Asker cevap verir; "Mermimiz bitti kumandanım!". Mustafa Kemal, savaşı kazandıracak o emri verir; "Öyleyse ben size taarruz değil, ölmeyi emrediyorum! Biz ölünce yerimizi başka kumandanlar alabilir!". Daha sonra şanlı Türk askeri, bu emir üzerine düşmanla kahramanca çarpışır ve Çanakkale savaşları, zaferle sonuçlanır. 

Şehit Kınalı Hasan: 

Kumandan, savaşa yeni katılan askerleri inceler hem de sohbet eder. Kınalı Hasan'ın kızıl saçı, kumandanın dikkatini çeker ve Kınalı Hasan'a sorar; "Neden saçın kızıla boyalı asker?" Kınalı Hasan cevap verir; "Anam kına yakmış saçlarıma komutanım!". Daha sonra kumandan sorar, "Neden annen kına yaktı saçlarına?" Bilmiyorum kumandanım" der, Kınalı Hasan. Daha sonra mektup gelir Kınalı Hasan'a annesinden; "Oğlum bizim burada kurbanlık hayvanlara, kına süreriz. Bende seni kurban olarak gönderdim savaşa, saçlarına o yüzden kına yaktım" der. Kınalı Hasan'ın gözleri dolar. Ve çıkan ilk muharrebe de oracıkta şehit olur. 

Bir sürü şehit var bunun gibi. Bazılarının isimleri, hatta kabirleri bile belli değil. Kimi kefensiz yatar Çanakkale'de. Çanakkale'ye giden her Türk, hemen orada ki maneviyatı hisseder. Kimi duygulanır, kiminin göz yaşları sel olur gider. Çünkü bilirler, oranın her toprağında şehitlerin kanı var. Her toprak parçası, orada kanla sulanmıştır. "Yağmur yağdığında, şehitlerin kemikleri belli oluyor" dediklerini duydum. Bu vatan uğruna canını feda etmiş milyonlarca şehidimiz var. Onların sayesinde bu vatan, hala ayakta. Ne topu vardı onların, ne tüfeği. Ne gemileri vardı, ne de füzeleri. Tek bir şeyle kazandılar, o da güçlü iman ve vatan sevgisi!

Tüm şehitlerimizin ruhu şad olsun!

7 Mart 2015 Cumartesi

Atatürk Dine Değil Dini Kullananlara Düşmandı!

Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün dine düşman olduğuyla ilgili, iddialar aldı başını gidiyor! Peki Atatürk'ün dinsiz olduğu, ne kadar doğru? 

Bana göre Atatürk dinsiz olsaydı, gayrimüslim düşmanlara karşı Müslüman Türk Devleti'nin yanında yer almazdı. Neden Müslüman olmayan biri, Müslüman bir devletin yanında yer alsın ki? Atatürk, son derece dinine bağlı bir insandı. O dine değil, dini ticaret haline getiren insanlara düşmandı. Peki kimdi bu insanlar? 

Osmanlı zamanında hocalar askere alınmıyordu. Kulübe yapıyorlardı, orayı da mescit yapıyorlardı, ben hocayım diyorlardı, askere gitmiyorlardı. Bunların hocalığından insanlara ne fayda gelecek? İnsanlara vatan sevgisini, doğruluğu ve dürüstlüğü insanlara nasıl öğretecek? İşte bu ve bunun gibi insanlar, Atatürk'ün getirdiği yeniliklere karşı ayaklandılar; şapka devrimi, harf devrimi, kılık kıyafet devrimi, hilafetin kaldırılması gibi. Atatürk, dini çağdaşça yaşamamızı sağlamaya çalışmıştır. Ne insan şapka takmakla dinden çıkar, ne hilafetin kaldırılmasıyla din parçalanır! Atatürk daima İslamiyeti övmüş ve daima en büyük insanın, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed(S.A.V) olduğunu savunmuştur. Bu sözleri savunan bir insana, siz nasıl dinsiz diyebilirsiniz? Bugün dindarım deyip de vatanını satan, karıya kıza taciz ve tecavüzde bulunan bir sürü dini kullanan insan var. Bu insanların hepsi de, Atatürk'e düşman. Neden? Çünkü Atatürk'ün zamanında vatanı böyle satamadılar, dini kullanamadılar. Atatürk, onların dini kirletmelerine izin vermiyordu. Atatürk'ün dini kullananlar ile ilgili bir kıssası vardır; 

Atatürk, tüm hocaları toplar ve ortaya Kur'an-i Kerim'i koyar. Der ki; "Eğer kim Kur'anın üzerine basmaz ise, kellesini alacağım. Basan ise kurtulacak." 
Bunun üzerine, öleceklerini bilseler dahi Kur'anın üzerine basmayan insanlar vardır. Ama ölümden kurtulmak için, Kur'ana basan insanlar da vardır. Atatürk der ki; "Kur'anın üstüne, öleceğini bildiği halde basmayan insanları serbest bırakın, bunlar gerçek Müslümanlardır. Sırf canını kurtarmak için, Kur'anın üzerine basanlar ise dini kullanan insanlardır, asın bunları!"...

İşte dini kullananlar, Atatürk'ü bu yüzden sevmezler! Dini istedikleri gibi kullanıp, insanları birbirine düşüren vatan hainleridir onlar! Biz bu hainlere karşı, her zaman gözü açık olmalıyız. Onların kirli oyunlarına alet olmamalıyız! Onların tuzaklarını her zaman boşa çıkarmalı, oynadıkları oyunları kendi başlarına çalmalıyız! Din üzerinden vatanı satanlara karşı biz Türkler, her zaman akıllı olmalıyız. Onları aklımızla şah-mat etmeliyiz! 

Kaan Akalın
CHP Gaziosmanpaşa Gençlik Kolları Üyesi

6 Mart 2015 Cuma

7 Haziran Seçimleri Belki Son Seçimler Olabilir!

Bu yazım, Türk Milleti'ine yaptığım bir uyarıdır, bu yazımı okuyup herkesin paylaşmasını istiyorum! 

Bildiğiniz üzere 7 Haziran 2015'de genel seçimler var ve biz Türk Milleti olarak, oylarımıza ve sandığımıza sahip çıkmalıyız! O yüzden, herkes oyunu dikkatli kullansın, sandık görevlileri de gözünü açık tutsun, oyları çaldırmasın! Eğer bu seçimleri kaybedersek, bir daha oy verme şansımız olmayabilir. Eğer seçimleri kaybedersek; 

  • Cumhuriyet denen bir şey kalmayabilir, saltanat tekrar gelebilir.
  • PKK terör örgütü güneydoğuda Kürdistan olarak, bağımsızlığını ilan edebilir.
  • Terör elebaşı Öcalan serbest kalabilir ve Türkiye için büyük tehdit oluşturabilir. 
  • Ülke parçalanabilir, Mondros Ateşkes sonrası haline gelebilir. 
Bu ve bunun gibi tehditlere karşı, biz Türkler akıllı olmalıyız. Onları emperyalizm oyunlarına karşı, aklımızı kullanarak, onları yenmeliyiz. Türkiye Cumhuriyeti'ni hainlerden, hırsızlardan temizlemeliyiz. Din üzerinden siyaset yapılıyor ve maalesef insanlarımız bu tuzağa, çok kolay düşüyor. Emperyalizmin en büyük kozu, ülkemizin çoğunluğunu oluşturan ve daha okuma yazmayı bile bilmeyen, cahil insanlar. Onlar bu insanları kulaktan dolma bilgilerle doldurarak, Atatürk'e ve Cumhuriyet'e karşı düşman yapmaya çalışıyorlar. Ve inanın bunu başarıyorlar! Biz Türkler, bu tuzaklara karşı dikkatli olmalıyız, onların tuzaklarını boşa çıkarmalı ve Ata'mıza verdiğimiz sözü, tutmalıyız! Bizim yapmamız gereken en önemli olay, örgütlenmektir! Onların bizi bölmeye çalışmalarına rağmen, her zaman birlik ve beraberlik çerçevesinde olmaktır. Onların tuzaklarına karşı daima akılcı davranmak, onların kazdığı kuyulara düşmemektir! 

Yani işin aslı, bu önümüzdeki 7 Haziran genel seçimleri, ülkemizin bağımsızlığı için çok önemlidir! Bu seçim yarışından çok, bağımsızlık mücadelesine dönüşmüştür. O nedenle biz Türk Milleti olarak, her zaman akıllı davranmalı, onları zekamızla şah-mat etmeliyiz! O yüzden, oyunuzu dikkatli kullanın; dikkatli olun oyları çaldırmayın! 

Ata Sözü: Birlikten Kuvvet Doğar 

Kaan Akalın
CHP Gaziosmanpaşa Gençlik Kolları Üyesi

Kadına Şiddete Son Verilmeli!

Bugün vicdanımı son derece rahatsız eden, erkekliğimden utandıran kadına yönelik şiddet ve cinayetlerin artık bitmesi gerektiğinden bahsedeceğim! 

Son zamanlarda gittikçe artan kadına şiddet olayları, artık sabrımı resmen taşırdı. Her gün televizyonda, gazetelerde, internet sitelerinde kadına şiddet haberleriyle uyanıyoruz. Bu beni hem vicdanen, hemde bir erkek olarak rahatsız ediyor! Kadınlar, bu ülkenin can damarıdır. Kadınlarda insandır ve insan muamelesi görmeye hakkı vardır! Kadınlar kimsenin kölesi değildir. İnsanın karnı acıktığında yemeğini pişiren, üstünü başını yıkayan paklayan, yine kadındır. Dinimizde, kadına oldukça değer vermektedir. Peygamber Efendimiz (S.A.V), veda hutbesinde; "Kadınlar size Allah'ın emanetidir" sözünü vurgulamıştır. Yani söylemek istediğim; kadınlar kimsenin emri altına girmek zorunda değildir. Kadınlarında en az erkekler kadar, özgürce yaşamaya hakkı vardır. İster Müslüman, ister Hristiyan, İster Yahudi olsun, dili ve ırkı ne olursa olsun; kadında bir İNSANDIR ve İNSAN GİBİ YAŞAMAYA HAKKI VARDIR!!! 

Son zamanlarda hunharca katledilen Özgecan Aslan kardeşimizin acısını, hala unutamadık. Daha bu cinayetler, ne zaman devam edecek? Kim bu vahşete "DUR!" diyecek? 

Kadınların olmadığı bir ülkede, kalkınma olmaz. Kalkınmanın olmadığı bir ülkede, yaşam olmaz! Bugün dünyanın en gelişmiş ülkelerine baktığımızda, hep kadınların ön planda olduğunu görüyoruz. Neden? Çünkü gelişmiş ülkelerde kadına değer veriliyor, kadına insan muamelesi yapılıyor, gelişmiş ülkelerde kadınlar İNSAN gibi yaşıyor! 

Ama maalesef bizim ülkemizde, kadın olmak dünyanın en zor şeyi. Kadınlarımıza sahip çıkma konusunda sınıfta kaldık! Her gün kadına şiddet, kadın cinayetleri haberleriyle güne başlıyoruz! Bir kadın güzel olduğu veya biraz açık giyindiği zaman, insanlık nüsvettelerimiz hemen tacize başlıyorlar! Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün, Türk kadınına verdiği değerin %10'unu verseydik, belkide şu anda kadın cinayetlerine rastlamazdık!

Bir ülkeye gittiğiniz zaman, Türk Erkeği olarak; "cani, sapık, kadın düşmanı, katil" olarak anılmak istemezsiniz, öyle değil mi? O zaman, kadınlara şiddete "DUR!" demenin tam zamanı! Unutmayın, bugün şiddete maruz kalan; anneniz, kız kardeşiniz, karınız olabilir!!! 

Kaan Akalın
CHP Gaziosmanpaşa Gençlik Kolları Üyesi

28 Ocak 2015 Çarşamba

Atatürk Öldü mü, Öldürüldü mü?

Herkesin aklında bir soru var; Atatürk öldü mü, öldürüldü mü? İşte bunun üzerine yaptığım bir tarih araştırması sonucu, bu makaleyi yazmayı uygun gördüm.

Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, sanıldığı gibi sirozdan değil; mason localarıyla girdiği mücadele sonucu zehirlenerek öldürülmüştür. Bu da, Atatürk'ün mason olduğunu iddia edenlerin, iddialarını çürütmektedir. Atatürk'e mason iddiasıyla yüklenenler, bakalım bu yazıyı okuyunca ne düşünecekler??? 

Atatürk ölümünden 5 yıl önce, mason localarıyla mücadeleye kalkışır. Çünkü masonların amacı, halkı Atatürk'e karşı düşman göstermektir. Ama Atatürk bunu fark eder ve masonlarla mücadele içine girer. Sonunda mason locaları, Atatürk'ü zehirleyerek ölümüne sebep olur. Üstelik o dönemin mason iç işleri bakanı, Atatürk'e otopsi ve biyopsi yapılmasını yasaklar. 

Yani sonuç olarak Atatürk'e mason diyenlerin iddiası çürümüş, sirozdan değil zehirlenerek öldüğü ortaya çıkmıştır. Bu nedenle kafalarına göre Atatürk'e hakaret ve iftirada bulunanlar, bundan sonra ne düşünecek, merek içerisindeyim!


Kaan Akalın

Milli Birlik ve Beraberliğin Önemi


"Birlikten kuvvet doğar." ata sözünü özetleyen bir konu aslında. Birlik ve beraberlik içerisinde insanlar, her zaman zorluklarla başa çıkabilmişlerdir. Hatta Türk Milleti, bu özelliği sayesinde tarih boyunca pek çok büyük zafer kazanmıştır; İstanbul'un fethedilmesi, Macaristan'ın fethedilmesi, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşları gibi... Bu şanlı zaferler, Türk milletinin azim ve istikrarı; bağımsızlığına düşkün olması sayesinde kazanılmıştır. 
Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün, halka bu duyguları yeniden aşılaması ve vatanseverlik, bağımsızlığa düşkünlüğü halkta arttırması sayesinde bugün, bu topraklarda özgürce yaşayabiliyoruz. Ama şu son dönemde, düşman daha tehlikeli. Üstelik bu düşman dışarıda değil, içimizde! Ve her gün bizi yok etme planları yapıyor. Bunu topla tüfekle değil, insanları birbirine düşürerek yapmak istiyor. Bize düşen ise, bu düşmana karşı birlik ve beraberlik içerisinde savaşmak. Yani, birlik ve beraberliği sayesinde dünyaya kök söktüren özelliğimizi korumak! Batının canavarları Türkler'in ölmekle yok olmayacağını, asla bunu başaramayacaklarını; hem Çanakkale, hem de Kurtuluş Savaşı'ında öğrendiler. Şimdi ise bunu top tüfek kullanmadan, içimize ajanlar yerleştirerek yapmak istiyorlar. Bu ajan şu an, Atatürk'ün makamında oturuyor ve Atatürk'ün kurduğu cumhuriyeti, Atatürk'ün makamından yıkmak istiyor olabilir. Bize düşen şey, bu tuzaklara karşı uyanık olmak, her zaman ve sonuna kadar, birlik ve beraberlik içinde olmaktır. Bu Türk milleti, bu sayede yücelecek ve her zaman ileri gidecektir. Bölücülüğün, ırkçılığın hiçbir faydası olmaz! 

Bu gençlik, her zaman Atatürk'ün izinden yürümeye devam edecek!
Ne mutlu Türk'üm diyene!

Kaan Akalın